( Ç ) A L I Ş K A N L
I K
Bu gün size biraz tembellikten, biraz üşengeçlikten, biraz ağırdan almaktan, biraz
ötelemekten, biraz isteksizlikten kısacası “hareketsizlikten” bahsedeceğim.
Size de
olur mu bazen; elinizde bir iş vardır bir türlü başlamak istemezsiniz. Çok
okumak istediğiniz bir kitap vardır başucunuzda 3 ay bekler durur… Gitmek
istediğiniz bir yer vardır seyahat hep sonraki bahara ertelenir… Aramak
istediğiniz insan vardır eliniz telefona gitmez bir türlü…. Spora yeni yazılmışsınızdır ama sabah uykulu
halinizle yarın giderim der ötelersiniz…
Bunun
sebeplerini düşündünüz mü hiç?
O
işi “gerçekten” yapmaya olan isteklilik.. Yapmak istediğimiz şeyin bize ne
kadar cazip geldiği…
Konu
hakkındaki bilgimize olan güvenimiz… Daha çok bilgi edinme ihtiyacının
getirdiği yavaşlık…
“En”
uygun arayışının getirdiği ağırdan alma hali…
Başladığımızda
karşımıza çıkacaklara hazırlıklı olmamak.. Tam ve hazırlıklı olmayı beklemek…
Yapacak
“çok” iş var diyip nereden başlayacağımızı bilememek…
Neler
yapacağımızı düşüne düşüne yorgun düşüp,
halsizlikten hareket edememek…
Aklımızdakini
yapmamanın getirdiği moralsizlikle daha da isteksiz olup başka işlerinde önünde
engel olmak…
Bilmemenin
getirdiği duraksama… durmanın getirdiği moral bozukluğu…moral bozukluğunun tembelliği
tetikleyici gücü…
Bu
arka arkaya gelen moral bozucu durumların genel bir isteksizlik ve hiçbir şey yapmama
haline yol açması…
Hayatın
durgun bir göl gibi sakin, rutin ve heyecansız olması…
Daha
önce denenmiş ve başarısız olunmuş bir işi tekrar yapmanın getirdiği
motivasyonsuzluk…
Maddi
imkanların yetersiz olduğu düşüncesi…
Harekete
geçmeyi gerektiren konunun değerlerle çatışması…
Mükemmeliyetçi
olup her şey en mükemmel haline gelmeden önce adım atmama alışkanlığı…
Bir
hedefin olmamasının getirdiği yayılma hali…
Ben
nasıl olsa her işin altından kalkarım düşüncesinin getirdiği rehavet…
Önceki
başarının vermiş olduğu zafer sarhoşluğu duraklama...
Bunlar
benim aklıma gelenler….
İyi
ama herkes ne yapması gerektiğini, nasıl yapması gerektiğini biliyor öyle değil
mi? Keşke bilmek yapmaya yetseydi. O zaman sigaranın sağlığa zararlı
olduğunu düşünen herkes bırakırdı…
Bu
nokta da kişinin kendine bir aynada bakar gibi objektif olarak bakmasından
bahsetmek istiyorum… Dürüst olun; Sizi durduran ne? İç engelleriniz mi? Sizin
dışınızda olanlar mı? Peki ne olsa harekete geçersiniz?
Güçlü
hayalleri olan ama zayıf iradesi olan insan sadece düşünür, planlar, sonra uyur.
Bu nedenle hayalini ancak rüyasında görür.. Eyleme geçmekte zorlanır, geçse de
ilk zorlukta geri çekilir. Böyle bir durumda enerjiden ve başarıdan ne kadar
söz edilebilir ki?
Genelde
başarısızlık nedenleri hep kendi dışımızda olanlarla açıklanır. Başarısızlığın dış
sebeplerini çok iyi açıklamak bizi sadece haklı yapabilir ama başarılı değil. Bütün
“bunlara rağmen nasıl başarırım”a odaklanmaya ne dersiniz?
Harekete
geçmek için motivasyonun, motivasyon için istekliliğin, isteklilik için yürekten
gelmesinin önemli olduğuna inananlardanım… Başarı gibi motivasyon da içten
gelir. Eğer hep bir dış güce ihtiyaç duyuyorsak tıpkı başarı tanımımız gibi
motive olamama, eyleme geçememe halimizde başkalarının elinde demektir. Neden
hayatımızın ipleri başkalarının elinde olsun ki? O halde ne duruyorsunuz?
Kaldırın başınızı ve aynaya bakın…Harekete geçin J
(
C )ESARET ?
(
Ç )ALIŞKANLIK?
Karar
sizin J
Sevgiyle
kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder